22 Ağustos 2009 Cumartesi

Antique Bakery/Antik Fırın



Çok mu tırt çevirdim adını emin değilim. Zira bizim anladığımız anlamda fırın değil, bildiğiniz pastahanede geçiyor film.

Köprüden önce son çıkış: Filmi ha buradan izleyebilirsiniz. İzleyecekseniz naçizane tavsiyem yanınıza pasta neyim alın. Hiç olmadı şahsen yamacımda olsaydı topkek bi'dolu bile keserdi beni, o derece yani...

Lafea ve Ofori'nin bloglarının hastasıyım, büyük bir iştahla da okuyorum. Özellikle Oforinin yorumları(ilk düşlerimin prensini izlerken kendisinin blogunu keşfetmiş idim) sağolsun beni kore televizyon ve sinema dünyasına bağlamışığı vardır. Neyse "anılar ah anılar" diye buraya nokta koyuyor ve filme geçiyorum.

İnternetten çok film seyretmem genellikle indiriyorum görüntü kalitesi açısından ama bunu bulduramadığımdan seyretmek durumunda kaldım. Hani görüntüsü kalitesi şart olan filmlerden. Zira her yerden rengarenk pastalar fışkırıyor:) İsminden de anlaşılacağı üzere hikayenin ortak noktası bir pasta dünyası. Pastahane ya da fırın demek hakaretmiş gibi geldi çünkü sadece pasta yapılan küçücük bir mekan düşünün. İsimlerini bile söyleyemediğiniz bir ton pasta arasında dört tane adam... Dördü de eğleniyor gibi gözükürken aslında çok farklı dertleri var.




Filmi ilk izlemeye başladığımda "sıçtık abi , gey filmi" diye tepki verdim açıkçası. Homofobik değilim, ama en son izlediğim gey filmi ki Pedro Almodovar'ın La Ley Del Deseo/Arzunun Kanunu oldukça sert bir filmdi. Bir-iki sene önce olsa gerek, film festivalinde, benim her zaman ki gibi doğaçlama bilet aldığım("Aaa Almodovarmış, alayım lan yönetmeni ünlü seyretmek lazım" şeklinde gişede karar verilen bir doğaçlama-her sene kitapçığı boşuna alıyorum a.q.) filmlerden biriydi. Sinema salonundan çıkmayacağım diye kendimle savaştım resmen. Film çok güçlü, ama sert; yıkıp geçiyor. Her neyse anafikir şu: Antique Bakery'i de bu tip bir gey filmi sanmak yanlışmış. Film sert değilse de gayet duygusal, çünkü karakterlerin kendi içlerinde fırtınalı bir duygusallıkları var.


Esas adamımızın yaptığı şeylerin çoğunun sebebini filmin sonuna kadar pek anlayamıyorsunuz. Küçüklüğünde pasta manyağı biri tarafından kaçırılmış ve olan biten şeylere dair hiçbir şey hatırlamıyor. Hatırladığı tek şey adamın onu sürekli pastalarla beslediği. Bu yüzden sonrasında pasta yiyemez olmuş, yediği anda geri çıkartıyor, nefreti o derece... Olan biteni sürekli içine atmış, kimse üzülüp kırılmasın diye. Yaşadığı ne varsa kilitlemiş ve kilidi yutmuş(filmde böyle anlatılıyor hakikaten). Dıştan bakıldığında havalı, zengin, kibar, eğlenceli ve mutlu bir adam, ama biraz yakınlaşınca gördüğü kabuslardan geceleri çığlık atarak uyanan biri. Korkusuyla yüzleşmek, belki onu kaçıranı bulmak için bir pastahane açıyor. Açtığı pastahaneye pasta şefi olarak ülkenin en iyi pastacısı Soon Woo başvuruyor. Adam yetenekli de hiçbir yerde tutunamamış. Sebep: Şeytani gey cazibesi:) Adam gittiği her yerde evli barklı adamları peşinden koşturup düzenleri altüst edince tutunamaz olmuş. Kadınlardan da korkuyor kendisi bu arada. Ha bir de patrona hasta. Sonrasında tesadüf eseri eski bir boksa şampiyonu olan biri garsonluk içn başvuruyor. Daha doğrusu şefin ayaklarına kapanıp sanatını ona öğretmesi için yalvarıyor. Eiji Kanda, şefin ne geyliğine ne şeytani gey cazibesine aldırıyor. Tek derdi pasta yapmayı öğrenmek ve ustasına saygısı sonsuz. Son karakter de patronun annesinin eski hizmetçisinin oğlu, Chikage. Annesi genç yaşt ölünce patronun ailesi büyütmüş. Kardeş gibi büyükdükleri bir tarafları var patronla ikisinin. Saftirik, ama vefa duygusu sonsuz, bu hisle patron kovsa da gitmiyor. Işık gözlerini rahatsız ettiği için gece gündüz güneş gözlüğü takıyor. Bu dördünün dışında pasta şefinin bir de Fransız kırığı var. Bayağı bir gözüküyor aslında konuk oyuncu demek ne kadar doğru bilmiyorum, işleri şef için sarpa sardırıyor. Biraz sorunlu, şefin kendisini istemediği anlarda arıza çıkarmaya meyilli. Neyse Fransızı anlatırsam daha hikayenin içine giricem.


Filmdeki karakterlerin yaptıkları şeylerin hepsi filmin sonunda oturuyor. Nasıl anlatsam, ayrıntı gibi gözüken şeyler aslında derin bir geçmişin ürünü... Daha ilk sahnelerde anlatılan bir şey var, patronla şef aynı lisedenler. Son Woo yani şef lisedeyken ona ilanı aşk ediyor ve "pis homo" hakaretleri eşliğinde suratına pasta yiyor. Adamın tek hezimeti bu, onun dışında baştan çıkaramadığı erkek olmamış, 0 başarısızlık:) Ama şef kendisini zaman içinde unutsa da patron bunu hiç unutmuyor. Ve bütün olan bitenin bir sebebi var; o pastayı çarpmasının, hakaret etmesinin... Neyi neden yaptıklarının geçmişte bir anlamı, bir temeli var. Yaptıkları çoğu şeye "ha bundanmış" demek mümkün. Ana karakterlerin hepsinde de bu var. Belki de filmin beni vuran noktası da bu oldu. Yaptıkları her şeyin altında geçmişte olan bir şeyin olması... Film eğilenceli, hikaye eğlencenin içinde çok dağılmıyor. Oyunculuklar da fena değil açıkçası. Patronu oynayan Ju Ji Hoon'u Goong'taki kıl prens rolünde gördükten sonra değişik geldi, başlangıçta tanıyamadım bile... Ama kıl prens rolünden daha iyi oturmuş rolüne. Kim Jae Wook şef rolünde iyiydi de neresi şeytani cazibaye sahipti bilemiyorum. Hani böyle baştan çıkarıcı bir tarafı yoktu. Ama Fransız sevgilisi taştı vallaha:) Üstelik söz konusu fransız sevgili psikopat aşık rolünü sğper oynuyordu. Diğer rollerdekiler de fena değildi. Asıl görüntü ve sanat yönetmenlerini kutlamak istiyorum; sahnelerin estetiği şahaneydi. Ah bir de daha kaliteli izleseydim. İnternetten izleyince eksik kalıyor film.

Filmi tek rahatsız eden yanı, niyeyse müşterilerin hiçbiri pastaya para öderken görülmüyor. Sadece tek bir yerde, o da kızgın olduğunu belirtmek için... Özellikle mi yapmışlar bu para ödememe işini gözden mi kaçırmışlar bilemedim. Bir de animesi mi managası mı ne varmış, ona da bir bakayım.

5 yorum:

  1. Ya bilseydim ben de sana hasta olurdum :) Daha bugün gördüğüm blogunu güzelmiş :)

    La Fea

    YanıtlaSil
  2. saol:) valla blogunu takip ettiğim birinin beni takip ediyor olması güzel bi şeymiş eheh:D

    YanıtlaSil
  3. Takip eden ve yorum yapan bir blogcuyum ben.Uzun yazmak kadar uzun yorumları da severim bilmem anlatabildim mi? :) Ya canım pasta çekti yine.

    YanıtlaSil
  4. Sen kopmuşsundur alemden ben haber vereyim :) Kim Jae Wook bu ayın başında askre gitti sessiz sedasız. İki sene yok ortalarda yani.

    YanıtlaSil
  5. yahu bunların bedellisi, kısa sürelisi neyim yok mu? bir gidiyolar gelmiyorlar yavrularım:)

    YanıtlaSil