14 Haziran 2009 Pazar

Easy Virtue/Evlilik Sınavı



Bir daha Hıncal Uluç'un yorumlarını sallarsam iki olsun. Gerçi Ece Gürsel gibi bir hatunu baş tacı yapan adamın zevkinden ne bekliyorum o ayrı konu, ama neredeyse kanıyordum. Nitekim Hıncal Uluç yüzünden az kaldı filmi izlemiyordum. Ama iyi ki bir ileri görüşlülük göstererek filmi izlemişim. Mükemmel bir kara komedi çıktı. Belki de negatif önyargıyla izlediğim için epey beğendim. Ve en beğenmediğim yeri de Hıncal amcanın beğendiği tango sahnesiydi. Bunca yıllık Colin Firthseverim, fakat abi adam kötü dansediyor. Jessica Biel zaten hoplayıp duruyor. İki ders daha fazla alsalarmış iyi olurmuş.

Her neyse, gelelim fasülyenin faydalarına. Film soylu ve adım adım fakirleşmekte olan bir İngiliz ailesine gelin giden bir Amerikalı hatunun hikayesini anlatıyor. Kaynana tam İngiliz; soğuk ve alaycı. Neredeyse isterik bir edayla "marvellous" demesine hasta kaldım. Kristin Scott Thomas oynuyormuş kaynanayı. Filmin en parlayan tarafı o. Evrensel anlamda kaynana neyse o; aynı zamanda soğuk, iki yüzlü ve İngiliz. Hepsini birden karakterin içine koymuş, homojen kıvama getirmiş. Mükemmel karışım.

Ne yalan söyleyeyim Colin Firth oraya gitmemiş gibi. Performansının doruklarında değil, bir şekilde oynuyor, idare ediyor ama o kadar. O rolün insanı değil bence. Karizmasına diyecek yok, ortada salınsa yeter. Ama dediğim gibi o kadar; görmüş geçirmiş karizmatik kayınbabaya gitmemiş. Ya da rol partneri kaynana Kristin'in yanında sönük kaldığından olabilir. Nitekim kaynanayla yarışabilecek tek şey Jessica Biel'in altın sarısı saçlarıydı(Hayır, oyunculuğu kesinlikle değil.).

Ha bir de uşağa çok güldüm. Hani bütün hizmetkarlar olayın kara mizahına karalık katıyor ama uşağın yeri ayrıydı. Romanlardaki uşak karizması, sivri bir dil ve nitelikli espiri anlayışı(Evet, şimdi kendisinin kim olduğuna baktımda dumurlara bi'koşu gidip geldim. Love Actually'deki Amerikalı kızlar İngilizlere hastaymış modunda noelde Amerikaya giden şebelek çocukmuş!).

Neyse zati uzun yazdım, konudan bahsedeyim. Larita, soylu bir İngiliz aileye gelin gitmiş Amerikalı, otomobil yarışcışı bir kızcağız. Zaten bunların adetlerine baştan beri alışamıyor. Kaynana da başında car car ötüp duruyor. Bu arada karizmatik kayınbaba, gelini kollayıp duruyor. Ha evlendiği çocuk da saftirik bişey zati, anasının lafından pek çıkmıyor. Bir de iki görümce var; ikisi de tam görümce. Anam anam, kıza etmediklerini bırakmıyorlar. Buna iyi davranan bir kaç kişi var. Biri Larita'nın kocasının eski yavuklusu Sarah, biri Sarah'ın kardeşi, bir de işte görseniz kayınbaba olsuğuna inanmayacağınız kayınbaba:) Ben 1,5 saatin nasıl geçtiğini pek anlamadım. Kurgusu genel olarak bağlayıcı, filmde gereksiz bir şeyler pek yok.

Hadi haksızlık etmeyeyim şimdi, isteyen buyursun Hıncal amcaya .Ama ben izlemeseydim çok şey kaçıracaktım. Film festivalinde yayıla yayıla izlemediğime pişman oldum.

Not: Tabii ki filmin adı çevirye kurban gitmiş, ama bizde geçen adı budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder